Fesih BOZAN - Saadet Partisi GİK Üyesi
Köşe Yazarı
Fesih BOZAN - Saadet Partisi GİK Üyesi
 

Ey iman Edenler!... İman Edin”

"Ey müminler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirmiş olduğu kitaba ve daha önce indirilmiş kitaba inanmaya devam ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkär ederse koyu bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisa 136) “Bu, müminlerin inanmak zorunda oldukları, imanın unsurlarının açıklanmasıdır. İslâm’ın inanç düşüncesinin açıklanmasıdır. Bu unsurlardan biri, Allah ve Resulüne iman etmektir. Bu inanç, mümin gönülleri; kendilerini yaratan ve kendilerine doğru yolu gösteren, peygamberi gönderen Rablerine bağlamaktadır. Bu, peygambere, peygamberin getirdiği mesaja inanmak ve O’nu gönderen Rabbinden getirdiği her şeyi doğrulamaktır. Bu unsurlardan biri de; Allah’ın Resulüne indirilen kitaba inanmaktır. Bu inanç onları, yüce Allah’ın hayatları için seçtiği ve o kitapta açıkladığı sisteme bağlar. Kitapta bulunan herşeyi kabullenmektir bu. Kaynağı birdir bu kitabın, yöntemi de. Bu kitabın bir kısmı, alıp kabullenmek, uymak ve uygulamak bakımından diğer kısmına göre öncelikli değildir.” (Fizilal’il Kuran) "Ey iman edenler!... İman edin” cümlesi, iman edenleri, kamil imana ve "imanda devam etmeye çağrıdır. (DİB Kuran Yolu Tefsiri) Bu da Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmaya ve yaşamayı gerektirir.  Bu temel esası hatırlattıktan sonra; Bugün birçoğumuz, Müslümanların yozlaşmasından, İslam’ın suiistimal edilmesinden, Müslüman olarak bilinen bazı kişilerin, adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, torpil, israf, savurganlık, yalan ve iftira gibi İslam’ın yasaklamış olduğu birçok filli işlediğini, bunun da hem Müslümanlara hem de İslam’a büyük zarar verdiğini, hatta bu kişilerin yüzünden birçok kişinin İslam’dan soğuduğunu ve uzaklaştığını üzülerek konuşuyoruz. Elbette bunu İslam’a ve tüm Müslümanlara mal etmek doğru değildir. İslam, hayatın tümü için genel kurallar koyar, uyup uymama kişinin inancındaki şuur ve samimiyetine bağlıdır. Kişinin İslam’ın emir ve yasaklarına uymaması onun şahsi hatasıdır,  İslam’ın bir eksikliği ve kusuru değildir.  İslam, insanın huzur, barış ve adalet içinde yaşaması için emir ve yasaklar koymuş ve insana yol göstermiştir. Bu emir ve yasaklar, bizim için bir çeşit “Navigasyon” ve “trafik levhaları” görevini görüyor. Dolayısıyla, İslam’a inanan bir kişi yaşam tarzını, ticaretini, hak, hukuk ve adalet anlayışını, sosyal ilişkilerini, İslam’ın emir ve yasaklarına göre düzenlemek zorundadır. Bu bir tercih değil, zorunluluktur. Yine İslam’a inanan bir kişi İslam’ın bütün emir ve yasaklarına karşı sorumludur. Bunların arasında bir ayırım yapamaz. Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmının imandan sonra en fazla ibadet kısmına önem verdiğini, diğer emir ve yasakları ihmal veya terk ettiğini görüyoruz. Halbuki İslam, hem inanç, hem ibadet, hem ilim, hem siyaset, hem cihat, hem tasavvuf, hem ahlak, hem ticaret hem hukuktur. İbadet, İslam’ın sadece bir cüzüdür, tümü değildir. Kişinin Müslümanlığı yalnız ibadetle değil, ahlakı, cihadı, ticareti, adalet anlayışı, kul hakkına riayeti… gibi İslam'ın diğer emir ve yasaklarıyla beraber değerlendirilir/değerlendirilmelidir. Dolayısıyla başta siyaset ve ticaret olmak üzere, farklı alanlarında, karşılaştığımız bazı kişilerin; Allah, Peygamber, Kuran demesi ve namaz kılıyor olması, konuşmaları arasında "inşallah/maşallah" demeleri kamil bir din anlayışına sahip olduklarını göstermez.  Bu kişilerin, “Allah, Peygamber, Kuran, demeleri ve namaz kılmaları,” onları rüşvet, torpil, yolsuzluk, hırsızlık, israf, yalan, adaletsizlik, zulüm ve kul hakkı yemekten alıkoymuyorsa “Ey iman edenler!... iman edin” ayetini tekrar tekrar okumalılar. Maalesef bugün öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, dindar görünmek kazandırıyor! Samimi Müslümanların, "huzur İslam’dadır" sözünü, din tüccarları; "para ve oy İslam’dadır" diye uyguluyorlar. Bize düşen, “din tüccarlarıyla” samimi olarak “İslam’ı yaşama gayreti” içinde olanları tanımak ve ona göre ilişkilerimizi düzenlemektir. Bu din tüccarları ve İslam istismarcılarına kanmamak ve destek olmamaktır. Sadık Usta’nın, “İnsanları dinden soğutan sebepler, ateistlerin varlığı değil, ahlaklı olmayan dindarların icraatlarıdır.” Sözü maalesef üzücü bir gerçektir. Vesselam
Ekleme Tarihi: 05 Mayıs 2024 - Pazar
Fesih BOZAN - Saadet Partisi GİK Üyesi

Ey iman Edenler!... İman Edin”

"Ey müminler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirmiş olduğu kitaba ve daha önce indirilmiş kitaba inanmaya devam ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkär ederse koyu bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisa 136)

“Bu, müminlerin inanmak zorunda oldukları, imanın unsurlarının açıklanmasıdır. İslâm’ın inanç düşüncesinin açıklanmasıdır. Bu unsurlardan biri, Allah ve Resulüne iman etmektir. Bu inanç, mümin gönülleri; kendilerini yaratan ve kendilerine doğru yolu gösteren, peygamberi gönderen Rablerine bağlamaktadır. Bu, peygambere, peygamberin getirdiği mesaja inanmak ve O’nu gönderen Rabbinden getirdiği her şeyi doğrulamaktır. Bu unsurlardan biri de; Allah’ın Resulüne indirilen kitaba inanmaktır. Bu inanç onları, yüce Allah’ın hayatları için seçtiği ve o kitapta açıkladığı sisteme bağlar. Kitapta bulunan herşeyi kabullenmektir bu. Kaynağı birdir bu kitabın, yöntemi de. Bu kitabın bir kısmı, alıp kabullenmek, uymak ve uygulamak bakımından diğer kısmına göre öncelikli değildir.” (Fizilal’il Kuran)

"Ey iman edenler!... İman edin” cümlesi, iman edenleri, kamil imana ve "imanda devam etmeye çağrıdır. (DİB Kuran Yolu Tefsiri) Bu da Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmaya ve yaşamayı gerektirir. 

Bu temel esası hatırlattıktan sonra; Bugün birçoğumuz, Müslümanların yozlaşmasından, İslam’ın suiistimal edilmesinden, Müslüman olarak bilinen bazı kişilerin, adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, torpil, israf, savurganlık, yalan ve iftira gibi İslam’ın yasaklamış olduğu birçok filli işlediğini, bunun da hem Müslümanlara hem de İslam’a büyük zarar verdiğini, hatta bu kişilerin yüzünden birçok kişinin İslam’dan soğuduğunu ve uzaklaştığını üzülerek konuşuyoruz.

Elbette bunu İslam’a ve tüm Müslümanlara mal etmek doğru değildir.

İslam, hayatın tümü için genel kurallar koyar, uyup uymama kişinin inancındaki şuur ve samimiyetine bağlıdır. Kişinin İslam’ın emir ve yasaklarına uymaması onun şahsi hatasıdır,  İslam’ın bir eksikliği ve kusuru değildir. 

İslam, insanın huzur, barış ve adalet içinde yaşaması için emir ve yasaklar koymuş ve insana yol göstermiştir. Bu emir ve yasaklar, bizim için bir çeşit “Navigasyon” ve “trafik levhaları” görevini görüyor. Dolayısıyla, İslam’a inanan bir kişi yaşam tarzını, ticaretini, hak, hukuk ve adalet anlayışını, sosyal ilişkilerini, İslam’ın emir ve yasaklarına göre düzenlemek zorundadır. Bu bir tercih değil, zorunluluktur.

Yine İslam’a inanan bir kişi İslam’ın bütün emir ve yasaklarına karşı sorumludur. Bunların arasında bir ayırım yapamaz. Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmının imandan sonra en fazla ibadet kısmına önem verdiğini, diğer emir ve yasakları ihmal veya terk ettiğini görüyoruz. Halbuki İslam, hem inanç, hem ibadet, hem ilim, hem siyaset, hem cihat, hem tasavvuf, hem ahlak, hem ticaret hem hukuktur.

İbadet, İslam’ın sadece bir cüzüdür, tümü değildir. Kişinin Müslümanlığı yalnız ibadetle değil, ahlakı, cihadı, ticareti, adalet anlayışı, kul hakkına riayeti… gibi İslam'ın diğer emir ve yasaklarıyla beraber değerlendirilir/değerlendirilmelidir.

Dolayısıyla başta siyaset ve ticaret olmak üzere, farklı alanlarında, karşılaştığımız bazı kişilerin; Allah, Peygamber, Kuran demesi ve namaz kılıyor olması, konuşmaları arasında "inşallah/maşallah" demeleri kamil bir din anlayışına sahip olduklarını göstermez. 

Bu kişilerin, “Allah, Peygamber, Kuran, demeleri ve namaz kılmaları,” onları rüşvet, torpil, yolsuzluk, hırsızlık, israf, yalan, adaletsizlik, zulüm ve kul hakkı yemekten alıkoymuyorsa “Ey iman edenler!... iman edin” ayetini tekrar tekrar okumalılar.

Maalesef bugün öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, dindar görünmek kazandırıyor! Samimi Müslümanların, "huzur İslam’dadır" sözünü, din tüccarları; "para ve oy İslam’dadır" diye uyguluyorlar.

Bize düşen, “din tüccarlarıyla” samimi olarak “İslam’ı yaşama gayreti” içinde olanları tanımak ve ona göre ilişkilerimizi düzenlemektir. Bu din tüccarları ve İslam istismarcılarına kanmamak ve destek olmamaktır.

Sadık Usta’nın, “İnsanları dinden soğutan sebepler, ateistlerin varlığı değil, ahlaklı olmayan dindarların icraatlarıdır.” Sözü maalesef üzücü bir gerçektir.

Vesselam

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve milletgazetesi27.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.