Ülkemizin öne çıkan gündemlerin başında geçen hafta Özgür Özel ve Erdoğan'ın görüşmesi ve bugün Bahçeli ile görüşmesi vardı.
AKP Genel Merkezinde yapılan görüşme sonrası Erdoğan’ın "Siyasette yumuşama" "ülkenin buna ihtiyacı var" ve "en kısa zamanda iadeyi ziyarete bulunacağı” mesajlarıyla, AKP ve CHP arasında yakınlaşma başladı. Tabi bu arada "Özgür Efendi", "Özgür Bey" oldu!
Ayrıca Özgür Özelin Bahçeli ile görüşmesi öncesi Bahçeli'nin "Sözün ateşiyle münakaşa ve muharebe etmek yerine akıl ve ahlaki mutabakat ve müzakereyle Türkiye'nin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir" diyerek çark yaptı bile.
Peki AKP ve MHP, partiler arası ziyaretlerin ve bu cümlenin taşıdığı faydayı dün bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlar. "Dün dündür bugün bugündür" siyasetini uygulayarak, kendi menfaatleri için her türlü dönüş ve çark etmeye müsaitler.
Bunu Erdoğan ve Bahçeli'nin dün birbirlerine ettikleri hakaretler ve bugünkü posusyonlarından çok iyi biliyoruz ki, CHP veya DEM için de dün söylediklerinden çok rahat bir şekilde çark etme ve dönme yetenek ve kabiliyetine sahiptirler.
Elbette siyasette yumuşama ve diyaloğun olması gerekir. Bu görüşme ve yumuşama mesajları ülkemizin huzur ve barışı, birlik ve beraberliği için olumlu ve faydalıdır. Ve bu tür görüşme ve ziyaretler tüm partiler arasında ve sürekli olması gerekir, bunu samimi olarak istiyor ve ümit ediyorum.
Kutuplaştırma ve ötekileştirmenin ülkeye zarar verdiğini, vatandaşlarımız arasında kin ve nefrete sebep olduğunu, partilerin birbirinin düşmanları değil rakipleri olduğunu, ülkemizin yaşadığı sorunların giderilmesi için iktidarın, Muhalefetin görüşlerinden istifade etmesi gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz. Ama maalesef AKP ve ortağı, bu söylemlere kulak tıkayarak, siyasi rant için yıllardır acımasızca kutuplaştırma, ötekileştirme ve gerginlik üzerinden siyaset yaparak oy aldılar.
Şunu da biliyoruz ki Erdoğan, kendi bekası için, zamana göre şerbet vermeyi, istediği zaman siyaseti sertleştirme veya yumuşatmayı, istediği partilerle görüşmeyi veya görüşmemeyi, istediğini şeytanlaştırıp düşman, istediğini dost ilan etmeyi, yani siyasette yeni oyun kurma ve algı oluşturmayı çok iyi biliyor. Öyle ki o parti, kişi veya konuyla ilgili daha önce menfi hiçbir şey söylememiş gibi davranabiliyor. Bu konuda hakkını teslim etmek lazım. İşte bugün, bunu yapıyor.
"Dün dündür bugün bugündür" siyaseti!
Dün AKP, MHP ve bileşenleri "Saadet'i CHP’yle, CHP'yi DEM'le, DEM'i PKK'la, tüm Muhalefeti dış güçler ve teröristlerle işbirlikçi, hain ve zillet ittifakı" diye suçlarken, bunun ülkeye büyük zarar verdiğini ve vatandaşlar arasında kin ve nefrete sebep olduğunu bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Dün kutuplaştırma ve ötekileştirmenin oy getirdiğini gördükleri için onu yapıyorlardı, ama bugün yerel seçimlerde aldıkları yenilgiyle, kutuplaştırma ve ötekileştirme artık oy getirmeyeceğini anladıkları için taktik değiştirme yoluna gittiler.
Bu görüşmelerde AKP ve MHP'nin bir diğer beklentisi de;
Herkes biliyor ki; Erdoğan ve Bahçeli gerçekten de siyasette yumuşama olsun, vatandaşlar arasında kaynaşma ve partiler arası diyalog olsun diye bu tavır değişikliğine gitmiyorlar. Onların tek derdi, iktidarlarını sürdürmektir. Bunun için de hazırlayacakları yeni Anaysa ile Erdoğan'ın dördüncü sefer Cumhurbaşkanı adayı olabilmenin yolunu açmak ve Cumhurbaşkanlık Sisteminde yapmayı düşündükleri değişiklik için CHP'ye muhtaç olmalarıdır.
Hatırlanacağı gibi 2002 yılında Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırması için Merhum Baykal ve Erdoğan'ın anlaşması üzerine, AKP'nin yasa değişiklik teklifine, CHP destek vermiş, seçim iptali ve tekrarıyla Erdoğan Siirt'e Milletvekili seçtirilmişti.
Belki şu soruları da sormak gerekir;
Her seçim öncesi, meydana getirilen gerginliklerin, söylenen yalan ve iftiraların vatandaşlar arasında yarattığı kin ve nefretin bedelini, kutuplaşma ve ötekileştirmenin ülkeye verdiği zararı kim ödeyecek? Bunun vebalini nasıl kaldıracaksınız? Başta Saadet Partililer olmak üzere günahına girdiğiniz milyonlarca vatandaştan helallik alabilecek misiniz?
Ama her şeye rağmen, siyasette yumuşamaya, partiler arası diyaloğa ve ülkenin normalleşmeye çok acil ihtiyacı vardır. "Zararın neresinden dönülse kardır" yeterki samimiyet olsun.
Ve son söz diyorum ki; yine de, bu konuda atılacak her türlü samimi adımı değerli ve olumlu görmek ve desteklemek gerekir.