Güçyetmez: İhtisas Mahkemeleri Kurulmalı
Güçyetmez: İhtisas Mahkemeleri Kurulmalı
Depremde yıkılan binalarla ilgili gerçek sorumluların belirlenmesi için ihtisas mahkemelerinin kurulmasını isteyen İMO Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, inşaat mühendislerinin tutuklu yargılanmasına son verilmesini istedi.
İMO Gaziantep Şubesi, üyelerini bilgilendirmeye ve yaşanan süreçlerle ilgili çözüm odaklı çalışmalarına devam ediyor. İMO Gaziantep Şubesi, meslek içi eğitim seminerleri kapsamında bu kez de, “Depremde Proje Müellifi, Şantiye Şefi ve Müteahhitlerin Hukuki Sorumlulukları, Emsal Davalar" konulu seminer düzenledi. Türkiye’nin bu konudaki önde gelen uzmanlarından Av. Dr. Levent Mazılıgüney’in (Yük. İnş. Müh.–Hukukçu) sunumuyla gerçekleştirilen seminerde önemli bilgiler verildi.
TUTUKLAMA KARARLARI CEZAYA DÖNÜŞÜYOR
İMO Şube Başkanı Güçyetmez, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, tutuklu inşaat mühendislerine dikkat çekti. Güçyetmez, ‘’Deprem sonrası, yıkılan ve hasar gören on binlerce yapının sorumluluklarının meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmeye çalışılarak, gerçek kusurluların ortaya çıkarılmasından uzaklaşıldığı, meslektaşlarımıza yönelik uygulanan haksız tutuklamaların ise mesleğimizi topyekûn cezalandırma haline dönüştüğünü defalarca dile getirdik. Maalesef aradan geçen 20 aylık süre haklılığımızı ortaya koymaktadır" dedi.
Tutuksuz yargılamanın bir hak olduğunu vurgulayan Güçyetmez, "Hukukumuzda ve evrensel hukukta tutuklama ve tutukluluğun devamı kararları en son uygulanacak koruma tedbiridir. Deprem yargılamalarında, yargılamaya dayanak olacak belgelerin çok büyük çoğunluğunun kamu kurumlarında bulunmasına, yıkılan binalardan numuneler alınmasına ve yeni toplanacak delil kalmamış olmasına rağmen meslektaşlarımızın delil karartma, her şekilde ulaşılabilecek durumda olmalarına rağmen kaçma şüphesi iddiaları ile ısrarla tutukluluk ve tutukluluk devam kararları verilerek, tutuklama öne alınmış bir ceza olarak uygulanmaktadır" diye konuştu.
KARAR ALICILAR DA YARGILANMALI
Adalet, mutlaka bir suçlu bularak değil, suçun sorumlularını ortaya çıkarıp kanunlara göre yargılayarak cezalandırmakla olabilir. Geç gelen adalet de adalet değildir. Tek suçlu ilan edilip, yargılamalar boyunca tutuklu bırakılan meslektaşlarımız beraat ettiklerinde adalet tecelli etmiş olmayacaktır. Biliyoruz ki yargılama süreçlerinde merkezi idare ve yerel yönetimlerin sorumluluğu ve işlevi görmezden gelinmeyip, kamunun kentleşme ve imar politikalarındaki hatalı kararları kusur olarak ortaya konup, esas sorumlular, yani karar alıcılar yargılanmadan ülkemiz enkaz altında kalmaya devam edecektir. Meslektaşlarımızın, merkezi idare ve yerel yönetimlerin kusurları önünde bir perde olmalarından başka amacı olmadığını düşündüğümüz tutuklu yargılanmalarından vazgeçilmesi gereklidir. Bir kez daha 6 Şubat Depremlerinin yıkımının sorumluluğunu meslektaşlarımızın üzerine atıp gerçek sorumluların gizlenmesi çabalarına en yüksek sesle itiraz ediyor, gerçek ve adil bir yargılama ile meslektaşlarımızın (gerekmesi halinde başkaca adli kontrol tedbirleri uygulanarak) tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmelerini talep ediyoruz.
BİLİRKİŞİLER HAKİM YERİNE GEÇMEMELİ
Yıkılan binalarla ilgili hazırlanan bazı bilirkişi raporlarının çelişkili ifade ve tespitlerle dolu olduğuna dikkat çeken Başkan Güçyetmez, “Depremde yıkılan bir bina ile ilgili kusurların nasıl belirleneceği çok önemlidir. Tabi ki bilirkişiler devrede olmalıdır ancak kimin ne kadar kusurlu olduğunu, asli veya tali kusurlu olup olmadığını bilirkişi belirleyemez. Bilirkişiler bunu yaparsa hâkimin yerine geçmiş olurlar. Bilirkişilerin hâkim yerine geçemeyeceği ve hâkimin de sadece bilirkişilerin belirlediği kusur ve/veya kusur oranları üzerinden karar veremeyeceğine yönelik çok sayıda Yargıtay kararları bulunmaktadır. Yargılamaların hukuka uygun olması ve adil kararlar verilerek kusurlu olanla olmayanın ayrılması çok önemlidir. Kusurlar deprem davalarına yönelik teknik ihtisas mahkemeleri kurularak belirlenmelidir” dedi. Güçyetmez; Ayrıca bilirkişilerin raporlarını kamuoyuyla paylaşmasının suç olduğunu bazı popülist açıklamaları da gördüklerini dile getirerek, geçmiş yıllarda var olan İMO onayı üzerinden yaratılmak istenen algılar gerçek suçluları gizleme çabasıdır dedi.
Güçyetmez ‘’Meslek Odası Vizesi olarak ifade edilen hususun mesleki denetim yetkisinin kullanılmasından ibaret olduğunu belirterek, Odanın yaptığı işlemlerin belediyenin yapı ruhsatına nihai olarak izin/onay verme anlamına gelmeyeceği mevzuatlarda gayet açıktır dedi. Odanın mesleki denetim kapsamında uyguladığı işlemlerin üyesi olan mühendisi denetlediğini statik hesaplarına ilişkin içerik denetimi olmadığını ifade eden Güçyetmez; Meslek odamız kesin ve yürütmesi gereken bir idari işlem yapma ve nihai onay makamı değildir. Bu nedenle deprem nedeni ile oluşan zarardan ve herhangi bir hukuki sorumluluğun varlığından söz edilemez ‘’diye konuştu.
Üniversitelerin raporlarına göre, 6 Şubat depremlerinin oldukça büyük ivme değerlerine ulaştığı ve de statik tasarımlarda kullanılan ivme değerlerini de birçok noktada aştığını vurgulayan Başkan Güçyetmez, şöyle devam etti: “Zemin değerlerinin durumu, beton kalitesi, donatı kalitesi en önemlisi de doğru uygulanıp uygulanmaması bunlar çok önemlidir. İnşaat sektörünün uygulama alanı, usta ve işçilerin özen göstermesi, doğru denetlenmesi ve sürekli eğitimleri barındırması gereken bir alandır. Eski yönetmeliklere göre tasarlanan binaların günümüz şartlarına göre değerlendirilmesi de doğru bir kıyas olamaz.1975 yönetmeliği şartları ve malzeme teknolojisi ile 2018 yönetmeliği ve malzeme teknolojisi çok farklıdır. İmar afları ile yasallaştırılan kontrolsüz binalar, meslektaşlarımızın bilgisi dahilinde olmayan ilave yapılan katlar, taşıyıcı sisteme izinsiz müdahaleler, kolonların perde elemanlarının kesilmesi gibi kullanım sonrası yapılan binaya kötü müdahalelerle ilgili konular da detaylıca araştırılmalıdır.
Depremlerde binaların nasıl, niçin ve hangi nedenlerle yıkıldıklarının açıklanması, fevkalade karmaşık ve zor bir konudur. Yıkım, taşıyıcı sistemin kurgulanması, modelleme, statik/dinamik analiz, eleman tasarımı aşamalarını içeren statik proje sürecindeki hatalardan/eksikliklerden kaynaklanabilir. Yıkım, yapım ve denetim süreçlerindeki hatalardan/eksikliklerden/ihmallerden meydana gelmiş olabilir. Yukarıdaki olasılıkların hiçbiri gerçekleşmemiş bile olsa bina, depremin yönetmelik sınırlarını aşan, olağandışı şiddetli bir deprem olması nedeniyle yıkılmış da olabilir. Kaldı ki 6 Şubat 2023 depremlerinde meydana gelen yıkımlarda belirtilen tespit edilen nedenlerin birinin veya birkaçının bir arada rol oynamış olduğu da muhakkaktır.
AĞIR VE ORTA HASARLI BİNALARDA SORUMLULUK
Ayrıca bir inşaat mühendisinin tasarladığı ve/veya yaptığı binadan ömür boyu sorumlu tutulması da son derece yanlıştır. Yapılar periyodik olarak denetlenmeli mevcut projesinde yer almayan hususlar, binaya yapılan kullanıcı müdahalelerine izin verilmemeli, sorumlular yapıya izinsiz müdahale edenler olmalıdır. 6 Şubat 2023 tarihinden itibaren yapı stoklarının durumu yetkililer tarafından incelenmediği takdirde hiçbir meslektaşımız olabilecek depremlerin afet sonuçlarından geriye dönük suçlanamaz. Mevcut yönetmeliklere göre tasarlanmış ve yapılmış yapı ömrü boyunca belki de görebileceği hesaplanılanından çok daha fazla yüklere maruz kalmış ve ayakta kalmış binalar görevini yerine getirmiş demektir.Can kaybı yaşanmayan ağır ve/veya orta hasarlı ya da az hasar almış binaların tümü için meslektaşlarımızın suçlanması söz konusu olamaz. Binalar böylesine arka arkaya şiddetli depremler sonucu ağır-orta-az hasar alarak ayakta kalmış ise ve de binada göçme yaşanmadıysa bina görevini yerine getirmiş demektir” şeklinde açıklamada bulundu.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.