CHP GAZİANTEP MİLLETVEKİLİ MELİH MERİÇ YAZDI: “ASGARİ ÜCRET, GEÇİNME KADAR YAŞAMA HAKKI DA SUNMALI”
“Asgari Ücret, Geçinme Kadar Yaşama Hakkı da Sunmalı”
Yeni yıla bir kaç gün kalmasına rağmen her hafta toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu henüz net bir rakam belirleyemedi. Vatandaşların beklentisi büyük olsa da belirlenecek tutar, alım gücü sabit kalmadığı sürece insanca yaşam için yeterli olmayacaktır. Geçim derdi yüzünden işçilerin odaklanma ve üretkenlik seviyeleri düşüyor. Daha kabul edilebilir bir ücret hem işçilerimizin refahını artıracaktır hem de işverenlerin verimliliklerini yükseltecektir.
TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar’ın, “Biz para talep eden tarafız, dolayısıyla para veren taraf bir rakam söylesin ki biz de ona göre tavır alalım” açıklaması, çalışma hayatının gerçeklerini yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Öyle ya, ev kirasının 20 bin liradan başladığı bir ülkede, şu anki 17 bin 2 liralık asgari ücretle geçinmek mümkün mü?
TÜRK-İŞ’in açıkladığı verilere bakalım: Açlık sınırı 19 bin 830 lira, yoksulluk sınırı ise 64 bin 600 lira. Bu rakamların neresi “asgari”? İnsanların hayatta kalmasını sağlayacak en düşük gelir demek olan asgari ücret, bırakın yoksulluğu, açlık sınırının bile altında. Bu koşullarda çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca işçinin haykırdığı “Geçinemiyoruz!” feryadı duyulmuyor mu?
Enflasyon Her Şeyi Eritiyor
Asgari ücret Ocak ayında 17 bin 2 lira olarak belirlendiğinde 613 Euro’ya denk geliyordu. Bugün ise bu rakam 466 Euro’ya gerilemiş durumda. Avrupa ülkelerine bakalım: Lüksemburg 2 bin 571 Euro, İrlanda 2 bin 146 Euro, Almanya 2 bin 54 Euro. Üstelik Avrupa’da asgari ücretle çalışanların oranı %6 seviyesindeyken, Türkiye’de bu oran neredeyse %50. Yani asgari ücret bizde “asgari” değil, “ortalama” ücret haline gelmiş durumda.
Hükümetin Söylemleri ve Gerçekler
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, “Kamuda asgari ücret yok, artışlar prim yükü oluşturuyor” açıklaması bir başka tartışmayı gündeme getiriyor. Hükümet, asgari ücretin artırılmasını “yük” olarak görürken, vatandaşa yüksek vergiler, artan fiyatlar ve alım gücündeki erimeyi dayatmayı nasıl açıklıyor? Kamuya olan bu yük, yurttaşın sırtındaki ekonomik enkazdan daha mı ağır?
Çözüm Nerede?
Asgari ücretin insanca yaşam koşullarını sağlayacak bir düzeye çekilmesi gerekiyor. TÜRK-İŞ’in açıkladığı geçim şartları dikkate alınarak, bu ücretin 30 bin liranın altında olmaması şart. Ancak bu da yetmez. Asgari ücretin belirlenmesinde enflasyona endeksli bir mekanizma kurulmalı. Aksi takdirde, her yıl başında belirlenen ücret daha yılın ortasına gelmeden değerini yitiriyor.
Hükümetin görevi, işçiyi korumak ve insanca yaşam koşulları sunmaktır. Ancak görünen o ki, bu düzen işçiyi değil, sermayeyi kolluyor. Çalışanlar yalnızca işçi değil, aynı zamanda tüketicidir. İşçinin alım gücü eridikçe ekonomi küçülüyor, adaletsizlik büyüyor.
Son Söz
Bugün Türkiye’de asgari ücretin adı kaldı, kendisi yok. İnsanların hayatta kalmak için mucize yaratması bekleniyor. Ama unutulmasın ki mucizeler halkın gücünden doğar. Ve bu halk, insanca yaşama hakkını almayı mutlaka başaracaktır.